Genç kız Ortak Salon'da otururken heyecanını yatıştırmaya çalışıyordu. Bir hafta önceden başlayan 'Sen ne giyeceksin, şu seni hala davet etmedi mi' muhabbetleri balo başlayana kadar bitmeyecek gibiydi. Sonunda onu ayaklandıran şey yaşıtı kızların hazırlanmak üzere kıkırdayarak Yatakhaneler'e gidişi oldu. Kafasını kaşıyıp kızların peşine takıldı. Konuşmalar o kadar aptalcaydı ki insan dinlerken bile gülme hissini bastıramıyordu. Nihayet gülmemek için dudaklarını kemirdiği kısa yolculuk bitti ve yatakhanesine girdi.
Yatakhaneye tam anlamıyla koca bir kargaşa hakimdi. Dört kız ellerinde elbiseleri, takıları bir o yana bir bu yana koşuşturuyordu. Boy aynasını kendisinin malı gibi sahiplenmiş biri ise karşısında elbisesine giremiyor diye zırlıyordu. Bu inanılmaz gürültü eşliğinde hazırlanmaya çalışan Eglantine sonunda dayanamadı ve "Hey!" diye bağırdı. Bozuk ağzını kullanmaya başlayacaktı ki birden herkes susup ona baktı. "Biraz daha sessiz." dedi işaret parmağını rastgele dudaklarının önüne getirip. Dün gece hazırlayıp, yatağının bir köşesine koyduğu elbisenin yanına gitti. Kan kırmızısı, dümdüz straplez bir elbiseydi bu. Üzerinde bir tek işlemesi dahi yoktu. Yüzündeki gülümsemeyle elbiseyi yatakhanenin pek dikkat çekmeyen bir köşesinde giydi. Aynalardan birini kullanan kızdan izin isteyip karşısına geçti. Şu sıralar saçlarını kahverengi kullanırdı fakat bu gece için kömür gibi kapkaraydılar. Fakat hala nasıl şekillendireceğini bilmiyordu. Kararsızca aynada kendini süzdü. Uzun boylu kırmızılar içinde harika bir kız onu izliyordu. Bunun kendisi olduğuna inanması için biraz zaman gerekliydi. Sonunda şoktan kurtulup ince belini saran kırmızı elbiseden çekti ellerini. İlk önce makyajını yapmaya karar verdi. Üstündekiyle aynı renk rujunu sürerken inanılmaz dikkat ediyordu. Eğer bir kez taşarsa geri alma ihtimali yoktu çünkü bu annesinden yürüttüğü o çıkmayan rujlardan biriydi. Her zamanki göz makyajını biraz daha koyu yaptı. Siyah, kırmızı ve beyazın uyumu onu hep memnun ederdi. Hangi beyaz mı? Elbiseyi tamamlayan, beyaz kürkten bahsediyorum. Genç kız kürkü omuzlarına bırakıp, siyah tokasıyla uçlarını kavuşturdu. Son olarak küçük küpelerini ve dore rengi bileziğini taktı. Artık balo için hazırdı. Saçlarını tek omzunun üstünden geçirip kendi haline bıraktı.
Ortak Salon'a güç bela indiğinde elbisenin bu gece ona çektireceklerini düşünmemeye zorladı kendini. Havasız ve gürültülü ortamdan kurtulduğuna biraz olsun seviniyordu. Burası daha çok salak salak sırıtıp birbirine bakan genç porsuklarla doluydu. Etrafına bakınıp Gordon'ı aradı. İleride şöminenin yanındaki kitaplığa yaslanmış, elleri ceplerinde öylece kendisini izlediğini fark etmesi uzun zaman almıştı. Genç büyücüyü görünce yanına gidip gülümsedi. 'Demek o salak gülümsemelerin nedeni buymuş' diye geçirdi aklından. Hala istemsizce gülümsüyordu. Nihayet yaptığına bir son verip Gordon'ı süzdü. Siyahların içinde gayet yakışıklı görünüyordu. Sora tekrar gözleri buluştu. "Merhaba."