Büyük bir sokak hayal edin. Evet, çok büyük. Sonunu bilmediğiniz kadar uzun ve kalabalık. Öyle bir sokak ki bu saat sabah sekizde bile tıklım tıklımdır. Ki bu benim için oldukça erken bir saat! İnsanlar daima bir koşuşturma içerisindedirler. Sağa veya sola, bu genel olarak önemli değil. Tam bir renk cümbüşü. Ve, işte orada –evet, tam ortada- ben varım. Diyagon yolu... Favori mekanlarımdan dır. Burayı gezmek gerçekten insana büyük bir hâz verir. İnsanlar ellerinde minik bir kağıt parçası ve dükkandan dükkana geçiyorlar. İzlemesi bile keyiflidir aslında, elinize bir kaymak birası alın ve sokağı boylu boyunca seyredin. Kime ne zararı var ki. Ara ara geçişen öğrenciler, okula ilk kez gelecek olan birinci sınıf öğrencileri... Etrafa bakınırken dikkatimi genç veya yaşlı diyemeyeceğim bir adam çekti. Adam bana doğru yaklaşıyordu. Ah, evet. Bu, profesör Lupei'ydi. Yanıma geldi ve "Erkencisiniz bay Iron'',dedi. Minik bir tebessüm ettikten sonra "Ah evet... Biraz öyle oldu. Fakat kalabalığa bakılırsa diğerleri için erken olduğunu sanmam. Ah, neredeyse unutuyordum. Kaymak birası istemez misiniz ?" Her kelimemin ardından gülümsüyordum. Tebessümlerimin yoğunluğundan olsa gerek profesörüde gülümsetmiştim.