Yapılacak o kadar iş,hazırlanacak o kadar haber varken canım zerre kadar bir şey yapmak istemiyor işte. Ve ben canım bir şey yapmak istemeyecekken işlerimle meşgul olacak kadar sorumluluk sahibi bir kadın değilim. Gezmeyi,tozmayı,eğlenmeyi her zaman çok sevmişimdir. İçki içmek,erkeklerle gönül eğlendirmek ve tabii diğer kızların yanından geçerken onları kıskandırmak baya büyük hobimdir. Dönüp bir değil iki defa falan bakarlar ve eminim iç geçirirler keşke onun gibi olsaydık diye. Sadece güzel olduğum için dikkat çekmem,yürüyüşüm,duruşum,parfüm kokum bile her birini ezer geçer. Asla sıradan olmadım ve olmaya da niyetim yok. Atacağım her kahkaha için çevremde pervane olan onlarca insan oldu hep. Ve hala bunun böyle olduğunu görmek çok hoşnut edici bir durum. Bazılarının sıkıldığı bu aşırı ilgi beni bunaltmaktan çok yüceltmeye devam ediyor.
Çatlak Kazanda canım arkadaşımın canım kafesine gitme vakti o zaman. Hem biraz etrafı gözleriz bakalım neler olup bitiyor. Benden habersiz kuş uçmaz fakat bakalım uçmaya çalışan kuşlar varmıymış onu anlarız hemde biraz eğlenir belki oradan güzel bir bara gider sabahlara kadar içeriz. İşte gazeteci olmanın en hoş yanı bunu herkesi yazan sensin seni yazan ise yok! Zaten kim cesaret edebilir ki benim gibi bir zerafet timsalini gazetelerde yermeye falan. Kimse böyle bir şeyle hayatanı kaydırmak istemez sanırım.
...
Uygun bir masa.. Uygun bir masaa. Oturalım bakalım. "Trisha! Hoş geldin." ah canım benim çalışacağım diye kendini nasılda yıpratmış. "Hoş bulduk canım" gözlerinin altı şişmiş. Sen bu kadar yetekli bir cadıyken şimdi burası.. "Bugün biraz yoğunum Trisha. İlgilenemessem kusura bakma" Senin kusuruna mı bakılır. Git tabii. İçimden konuşurken dilimi yutacağım bir gün gerçekten. Kafa salladım kıza öylece iyi mi. Gitti bile. Bana bakmaktan gözlerini alamıyorlar kahretsin yine güzelim. Tamam içimizden düşünmeyi bırakalım artık. "Garson bana bir kaymak birası lütfen!"